Antalya Kent Konseyi’nin falezlerin aydınlatılmasıyla ilgili görüşü

Antalya Kent Konseyi Yürütme Kurulu, Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından gündeme getirilen ve kamuoyunda tartışmalara neden olan falezlerin aydınlatılması düşüncesiyle ilgili görüş ve önerilerini içeren bir rapor hazırladı. Yürütme Kurulu toplantısında konunun görüşülmesinin ardından hazırlanan rapor, Antalya Kent Konseyi’nin falezlerin animasyonlu projektörlerle aydınlatılması hakkında görüşü” başlığını taşıyor. Raporun tam metni şöyle:

ANTALYA KENT KONSEYİ’NİN

FALEZLERİN ANİMASYONLU PROJEKTÖRLERLE AYDINLATILMASI HAKKINDA GÖRÜŞÜ

GİRİŞ

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, 27 Şubat 2021 tarihinde sosyal medya hesabından bir video paylaşarak falezlerin ışıklandırılacağını “Türk turizminin başkenti, tüm dünyanın göz bebeği Antalya, her yıl ağırladığı 20 milyona yakın yerli ve yabancı turisti artık ışıl ışıl görüntülerle karşılayacak” ifadeleriyle duyurdu. ABB yetkililerince yapılan açıklamalara göre; Yavuz Özcan Parkı hizası falez bandı, Yat Limanı, Karaalioğlu (parkı) hizası falez bandı ve ardından Atatürk Parkı lokasyonlarında aydınlatma sistemi kurulması, birinci etapta 1000 metrelik bir bölgede uygulanacak projenin, ikinci ve üçüncü etapta Yat Limanında 650 metrelik ve Atatürk Parkı falezlerinde ise yaklaşık 1750 metrelik alanı kapsaması planlanmıştı (Şekil 1).

Şekil 1. Falezlerin animasyonlu aydınlatma projesi ile ilgili görseller

Antalya Kent Konseyi üyeleri bu gelişmeyi sosyal medyadan ve sonrasında çıkan haberlerden öğrenmiş bulunmaktadır. Proje Antalya kamuoyunda da büyük yankı uyandırdı. Kent sakinleri kaygılarını sosyal medya ve basın aracılığıyla dile getirdiler. Kaygılar 3 ana başlık altında toplanıyordu:

1) Estetik sorunlar (pavyon benzetmesi vb),

2) Gece aydınlatmasının floraya, faunaya ve insanı da içine alan tüm ekolojiye vereceği zararlar,

3) Gerekçesi üzerinde uzlaşılmamış aşırı maliyet.

Antalya Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun 17 Mart 2021 tarihli toplantısının gündemlerinden birisi de falez aydınlatması tartışmaları oldu. Bu gündem hakkında yürütme kurulu üyeleri tarafından görüşler dile getirildi ve bu görüşlerin bir rapor haline getirilmesine karar verildi.

Falezlerin aydınlatılması, daha önce “Falez Bandı Aydınlatma Projesi” olarak 1999 ve 2008 yıllarında da gündeme gelmiş, 2008 yılında dönemin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylanmıştı. Proje Düden Çayı’nın şelale yaparak denize döküldüğü küçük bir alanda uygulandıktan sonra devam ettirilmemişti.

2.3.2021 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Antalya 1 Numaralı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’na başvurularak falezlerin yaklaşık 3,5 kilometrelik kısmının ışıklandırılmasını öngören proje hakkında görüş talep edilmiş. TVK Bölge Komisyonu, 9 Mart 2021 tarihli kararında, projenin uygulanacağı alanın kesin korunacak hassas alan ve nitelikli doğal koruma alanında kaldığını, hazırlanan projenin mevcut haliyle jeolojik yapının yanı sıra flora ve faunaya zarar verecek nitelikte olduğunu, ayrıca can güvenliğini tehdit edebileceğini de belirterek, Yavuz Özcan Parkı ve Kadınyarı Deresi hizasına kadar olan (1. Bölge) ile Karaalioğlu Parkı ve Hıdırlık Kulesine kadar olan (2. Bölge) alanda “doğaya ve jeolojik yapıya zarar verecek büyük makine ve ekipmanların kullanımından kaçınılarak, derin kazı, dolgu ve kazı içine betonlama yapılmaksızın, mevcut flora ve faunanın korunması esasına göre çalışmaların yapılması” koşuluyla uygun bulunduğu ifade etmiştir. Ancak bu ifade sunulan aydınlatma projesinin, işletme döneminde flora ve faunaya zarar verip vermeyeceği konusunda bir karar içermemektedir. Yalnızca aydınlatma elemanlarının araziye montajı sırasındaki inşaat çalışmalarının jeolojik yapıya, flora ve faunaya zarar vermemesi koşul olarak koyulmaktadır. Komisyonun kararına göre Yavuz Özcan Parkı’nın batısından Atatürk Parkı’nın sonuna kadar uzanan falezlerdeki kısmında ise ilk iki bölgedeki uygulamanın sonuçlarına göre yeniden inceleme ve değerlendirme yapılacak.

“ilan.gov.tr” sitesinden edinilen bilgilere göre, 1/12/2020 tarihinde yapılan ihalenin konusu olan işin niteliği, türü ve miktarı: “Yavuz Özcan Parkı ve Karaalioğlu Parkı hizalarındaki falez bandı lokasyonlarına animasyonlu LED görsel aydınlatma sistemi kurulmasına yönelik toplam 41 iş kalemi Elektrik işlerinden ibaret yapım işi” olarak belirtilmiştir. “ihaleciler.com” sitesinden edinilen bilgilere göre ise: 128 adet direk (Tip 1-2-3-4) üzerinde, 111 tanesi 300W, 23 tanesi 150W olmak üzere 143 tane LED projektör montajı yapılacaktır. Yalnızca aydınlatma değil, aynı zamanda renkli animasyonların da hedeflendiği anlaşılmaktadır. Yine aynı kaynaklardan, ihalenin tamamlanmış olduğu, bu yolla iş yapacak firmanın da belirlendiği ve işin 10 Mayıs 2021’de tamamlanacağı anlaşılmaktadır.

JEOLOJİ-JEOMORFOLOJİ AÇISINDAN

Antalya kıyı falezleri, doğuda Lara, batıda ise Konyaaltı Plajı arasında yer alır ve uzunluğu yaklaşık 13 km’dir. Konyaaltı Plajı’nın gerisinde falezler batıya doğru devam etmektedir ancak günümüzde kumsalın gerisinde kalmıştır. Aynı şekilde doğuda da Lara Plajı ve Yamansaz Sulak Alanının gerisinde falezler devam etmektedir. Antalya kıyı falezleri, Bergama Krallığı tarafından Attelia adında ilk büyük yerleşimin kurulmasından sonra, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde savunma yapıları, deniz feneri ve su değirmeni gibi yapılar için kullanılmıştır. Cumhuriyet dönemine kadar kent “kale içi” olarak bilinen koyak içinde sınırlı iken, özellikle 1980’li yıllardan sonra turizmin gelişmesi ve şehir nüfusunun artması sonucu, Kaleiçi’nin batısında ve doğusunda falezler boyunca yapılaşma artmıştır.

Antalya falezlerinin düşeye yakın geometrisi birincil oluşum ve kıyı aşınım mekanizmaları sonucu oluşmuştur. Günümüzde tek kanal içine toplandığından yalnızca Düden Çayı olarak denize akmasına rağmen eskiden çok sayıda kol üzerinden ve şelaleler halinde denize akmaktaydı. Bu şelaleler perde şeklinde akarken kalsiyum çökelimi sonucu düşey karbonat perdeleri şeklinde yapılar ortaya çıkmaktaydı. Deniz seviyesindeki çentik ve diğer aşınmalar ise kaya bloğu düşmeleri ile sonuçlandığından geriye düşeye yakın sarp kaya yüzeyleri ortaya çıkmaktadır. Falez sözcüğü de Fransızcada “dik kayalık” anlamına gelir. Ayrıca falezlerin deniz seviyesinde farklı mekanizmalarla oluşmuş farklı boyutlarda mağaralar bulunmaktadır. Sonuç olarak falezlerde görülen kaya yüzeylerinin bir kısmı hareketli bloklardan oluşmaktadır. Özellikle yağışlı dönemlerin sonrasında kaya düşmeleri veya blok kaymalar gözlenmektedir (Şekil 2). Bu bilgiler ışığında falez yüzeyine veya üstüne yapılan kalıcı uygulamalardan kaçınılması gerekir. Yaklaşma sınırlarının tekrar gözden geçirilerek daha geriye çekilmesi gerekir. Oysa projektörlerin falez yüzeyini aydınlatmak için, aydınlatma direklerinin yüzeye yakın bir yere monte edilmesi zorunludur (proje incelendiğinde böyle olduğu görülmektedir). Direk hareketli bloklara denk geldiğinde kaya düşmesi sırasında düşen kaya bloğu ile birlikte denize düşebilecek, kablo tesisatı da zarar görecektir. Vergi mükelleflerinin kaynağı boşa harcanmış olacaktır. Ayrıca, gece vakti bir falez animasyonu olduğunda insanlar falezi görebilmek için en uçtaki kaya üzerine yönlenecek, olası bir kaya bloğu düşmesi sonucunda can kaybı oluşabilecektir.

Şekil 2. Falezle boyunca gözlenen çok sayıda hareketli kaya bloğunda farklı tarihlerde gerçekleşen deformasyonlar.

EKOLOJİ AÇISINDAN

Antalya falezleri zengin biyoçeşitliliğe sahip bir bölgededir. Falezlerin büyük bir bölümüne insanların ulaşamıyor olması, yalnızca denize dönük olup, kentin ışık kirliliğinden ve gürültüsünden uzak olmasının bu çeşitliliğin günümüze kadar korunmuş olmasında etkisi büyüktür.

Akdeniz Üniversitesi’nde 2008 tarihinde tamamlanan “Antalya tufa falezlerinde gözlenen çentik ve mağaraların morfoloji, köken ve biyoloji açılarından incelenmesi” adlı projede, deniz seviyesindeki biyoçeşitlilik de çalışılmıştır. Projenin sonuç raporunda aşağıdaki ifade yer almaktadır:

“Biyolojik açıdan değerlendirildiğinde çentikler ve mağaralar farklı özelliklerde canlılara substrat oluşturmaktadır. Ortamın yapısı bu bölgelere yerleşim gösteren canlıları belirlemektedir. Özellikle çentikler canlılığın örtücülük açısından en yoğun olduğu bölgeyi oluşturmaktadır. Sıçrayan su ile ıslanan bölgenin karakteristik canlısı Patella sp. bireyleridir. Substrat üzerinde bir törpü gibi etki ederek zeminin düzleşmesine neden olmaktadırlar. Aralıklarla dalga altında kalan bölgenin karektersitik canlıları Corallina sp. veJania sp. üyeleridir. Zemini halı gibi kaplayarak CaCO3 bir tabaka oluştururlar. Corallina sp. veJania sp. bireylerince oluşturulan bu sert tabaka zemini dalga etkisine karşı korur. Bunların arasında ve çıplak kayaların üzerinde sert bir kabuk oluşturan Modiolus sp., Balanussp., bireyleri bulunur. Zeminde tutunmak için açtıkları oyuklarla bioerozyona neden olmaktadırlar. Bu zonda görüldüğü üzere biyooluşum ve biyoerozyon aynı anda aynı alanda paralel işleyen süreçlerdir. Yüzeyden ilk 2-3 metrelere kadar Corallina sp., Amphiroa sp., Hydrolithon sp., Galaxaurasp., veJania sp. bireyleri dağılım gösterirler. Yer yer örtücülük değerleri %70-80’lere kadar ulaşır. Mağara ağızları ve içlerinde ise Haliptilon sp., Lithophyllum sp., Mesophyllumsp. ve Palmophyllum sp. bireyleri hakım dağılım gösterir. Kalın tabakalar oluşturacak şekilde zemini kaplarlar. Oyuk/mağara girişi ve içinde Lithopagalithopaga bireylerine sıklıkla rastlanmıştır. Zemin içinde yuvalanmak amacıyla açtıkları 6-7 cm’lik delikler ile bölgede en belirgin biyoerozyona neden olan canlıdır. Yer yer bir metrekarede bulunma miktarı 200 adete kadar ulaşmaktadır.”

Mart 2012’de Kent Müzesi bünyesinde yayınlanan “Antalya Karaalioğlu Parkı Kuşları” (Dr. Tamer Albayrak) adlı kitapta, Antalya falezlerini de de yaşam alanı kullanan kuş türlerine yer verilmiştir. Bu türler arasında özellikle falezlerdeki kayalıklarda yaşayan kuşlar Şekil 3(a-d)’de verilmiştir. Falezlerde papağan ve muhabbet kuşları kolonilerine rastlanmakta olup, bu kuşların kafesinden kaçıp, korunaklı ve kent geriliminden uzak falezlerde kendilerine doğal yaşam buldukları ifade edilmektedir.

Şekil 3. Antalya falezlerinde gözlenen bazı kuş türleri

Falezlerin bilinen en kalabalık canlı türlerinden birisi de yarasalardır. Yarasalar koloniler halinde gündüzü yüksek bir yere tüneyerek geçirir, hava karardığında ise avlanmaya çıkarlar. Işığa çok duyarlı olup, geniş dalga boyu aralığında ışığı algılayabilirler. Işığa duyarlı olması nedeniyle bir yarasa aydınlık ortamlarda henüz gecenin gelmediğini zanneder ve biyoritmi bozulur. Yarasanın biyoçeşitlilik için önemi menüsünde bulunan sivrisinektir. Bu bağlamda yarasa varlığı sivrisinek popülasyonu kontrolü için kaçınılmazdır. 1920’lerde Texas (ABD) malaria salgını nedeniyle zor günler yaşamaktadır. Malaria sivrisineklerle taşınır. Dr. Campbell yaratıcı bir çözüm bulur: YARASA BARINAKLARI. Şekil 4-a’daki kule barınaklar yapılır, artan yarasa popülasyonu sayesinde sivrisinekten ve dolayısıyla malariadan kurtulur Texas’lılar.

Günümüzde gelişmiş ülkelerde kent aydınlatmasına dahi sınırlamalar getirilmektedir. Avrupa’daki yarasa popülasyonunu koruma altına almak için 1994 yılında bir anlaşma (EUROBATS) imzalanmış olup, Norveç’ten İsrail’e, Portekiz’den Gürcistan’a kadar 37 üye ülke bu uçan memeli hayvanların korunması için birlikte çalışmaktadır. Türkiye “Sözleşme kapsamı içinde toprakları olan ancak henüz imzalamamış olan ülkeler” başlığı altında yer almaktadır. EUROBATS organizasyonu “Guidelinesforconsideration of bats in lightingprojects (Aydınlatma projelerinde yarasaların dikkate alınmasına yönelik esaslar)” (Şekil 4-b) adlı bir yönerge yayınlamış ve aydınlatma projelerine sınırlamalar getirilmiştir. Bu sınırlamalar kent içi aydınlatmalarında dolaylı yoldan yarasaların etkilenmemesine dönük olup, doğal bir kaya ortamın projektör tutularak doğrudan aydınlatılması söz konusu dahi edilmemektedir (Şekil 4-c, d).

Şekil 4. Yarasaların ekosistemdeki önemi ve aydınlatma sınırlamaları

Falezlerde gözlenen diğer bir canlı türü de Akdeniz foklarıdır (Şekil 5). Foklara da falezlerin birçok yerinde rastlanılmakta ancak yaşam alanlarının belirli bölgelerle sınırlandığı hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır.

Şekil 5. Falezlerde gözlenen Akdeniz fokları

Antalya falezlerinin karanlık ve insanlarca ulaşılamaz nitelikte olması sonucu yoğun doğal yaşam gözlenmektedir. Herhangi bir aydınlatma projesi hazırlanmadan önce konusunda uzman çok disiplinli bir ekip tarafından tüm flora ve fauna ortaya konmalıdır. Bu işlem tamamlandıktan sonra aydınlatmada kullanılması planlanan projektörlerin yaydığı ışığın fiziksel büyüklükleri (frekans, amplitüd, elektromanyetik alan vb) ortaya konmalıdır. Bir sonraki aşamada ise bu fiziksel etkilerin her bir canlı türünün yaşam alışkanlıkları (beslenme, dinlenme vb) üzerine vereceği zararlar belirlenmelidir. Doğanın kapalı bir sistem olduğu, bir canlı türünün ortamı terk etmesinin o canlıya bağlı yaşayan (doğrudan beslenme ve dolaylı) diğer canlıları da etkileyeceği hesaba katılmalıdır.

TASARIM-ESTETİK AÇISINDAN

Ülkeler ve kentler için öyle değerler vardır ki, yeterince korunmadığında hızla yok olmaya, geri getirilemeyecek noktaya ulaşırlar. Antalya kara ve kıyı falezleri de milyonlarca yılda oluşmuş dünyada ender görülen bir doğa harikasıdır. Antalya’yı Antalya yapan doğal, tarihi ve kültürel değerlerin başında gelmekte olup, kentin kimliğinin vazgeçilemez öğelerinden birisidir. Bugün eğer bu kente 15 milyonun üstünde turist geliyorsa bunun başlangıç nedeninin falezler olduğu kuşkusuzdur. 20 yy başından itibaren başlayan kentsel gelişme önce kara falezleri üzerinde baskı oluşturmuş, geçen 70-80 yıllık sürede kara falezleri yanlış yerleşme kararları ve planlamalarıyla neredeyse yok olmuştur. 12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte kıyı falezleri üzerinde yapılaşma baskısı artmış, doğal sit alanları daraltılmış, yapı yoğunluğu ve yükseklikleri arttırılarak kısa sürede falezler üzerinde kirlenme, zeminde baskı ve siluette olumsuzluklar yaşanmaya başlamıştır. Günümüze gelindiğinde bu sorunların devam etmekte olduğu, imar barışı, sit statüsünün değiştirmesi gibi yeni müdahaleler ile kıyı falezlerinin de olağanüstü bir yok olma baskısı altında kaldığı görülmektedir. Bu nedenlerle falezlerle ilgili yapılacak en ufak bir eylem için çok boyutlu düşünmek, tartışmak, kentliyi bilgilendirmek ve görüşünü almak zorunluluktur.

Yapılacak ışıklandırma öncelikle bir tasarım eylemidir. Her tasarım, başta estetik değerler olmak üzere evrensel veriler ve kurallar üzerine oturmaktadır. Bu kurallar günümüzden çok önceye, antik dönem düşünürlerine kadar uzanmaktadır. MÖ yaklaşık 90 ile 20 yılları arasında yaşamış olan tarihin ilk yazılı mimarlık kitabının sahibi Vitruvius’un kitabındaki şu 3 kelimeyi hatırlamak gerekir: Utilitas, Firmitas, Venustas. Bugün de geçerliliğini koruyan bu 3 kelimenin açılımı: İşlevsellik ve gerekçe, sağlamlık, güzelliktir.

Yapılacak tasarımın öncelikle bir gerekçesi ve işlevi olmalıdır.  Antalya Büyükşehir Belediyesi, gerekçe olarak Antalya’ya gece uçağıyla gelen 20 milyon yerli ve yabancı turisti ışıl ışıl görüntülerle karşılamak olarak göstermiştir. Ancak falezlerin tamamı yukarıda açıkladığımız nedenlerle tamamen yapılaşmış, yapılar, yapıların çevresi, falezler üstüne ve önüne ulaşan tesislerin aydınlatılması nedeniyle zaten tam bir ışık seli içindedir. Asıl problem 10 km’yi aşkın kıyı bandında birkaç km daha, üstelik yanardöner aydınlatmayla ışık kirliliğini arttırmak olmamalı, bu kirliliği çözecek çalışmalar başlatılmalıdır.

Fırtına, dalga, tuzlu su vb. etkiler nedeniyle aydınlatma elemanlarının (Direk, kaideler, kablolar vb.) sağlamlığı göz önüne alındığında bu elemanların büyük ebatta olacağı ve falezlerin önünde yeni endüstriyel yapı elemanları olarak yer alacağı göz önünde tutulmalıdır. Doğal yapıya aykırı bu elemanların falez üzerine bırakacağı gölgenin de olumsuz bir etki yapacağı açıktır.

Belediye tarafından yapılan sunumda aydınlatmanın farklı renklerin animasyon ile birlikte tasarlandığı anlaşılmaktadır. Günümüz teknolojisi ile geçen dönem belediyesinin gerçekleştirdiği Boğaçayı aydınlatması bir örnektir. Moda olan bu aydınlatma sistemi acaba kente daha ilk gelişte bu kentin bir tarih ve kültür kenti olduğu izlenimi mi verecektir, yoksa yanan sönen soğuk renkli LED ışıklarla kente istemeden de yeni yapay kimlikler mi çağrıştıracaktır?

Her nedense 2000’li yılların başından beri falezleri aydınlatma isteği yerel yöneticilerin hep merakı olmuştur. Acaba bu merak falezleri yanlış kararlarla hoyratça bozan kendisinden önceki yöneticilerin, ayıbını örtmekten mi kaynaklanmaktadır? Kenti güzelleştirmek elbette hem yerel yöneticilerin hem de tüm kentlinin öncelikli görevidir. Ancak estetik dediğimiz güzelliğin kurallarına aykırı olmadan.

PLANLAMA AÇISINDAN

Antalya ili merkez kent gelişme alanı içerisinde kalan falezler Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun 9.06.1979 gün ve A-1722 sayılı kararı ile doğal sit alanı olarak belirlenmiştir. Konyaaltı Falezlerin Doğal Sit Alanının Yüksek Kurulun 19.04.1996 gün ve 433 sayılı “Önceki Dönemlerde Alınmış Kurul Kararlarında Ortaya Çıkan Noksanlıkların Giderilmesi Amacıyla Kararların Koruma Kurullarında Yeniden Değerlendirilmesi”ne İlişkin ilke kararı uyarınca değerlendirilmesi sonucunda; Antalya kentinin en önemli fiziksel oluşumlarından biri olan falezlerin doğal dokusu ile korunması ve gelecek kuşaklara da aktarılmasının sağlanması amacıyla “1. Derece Doğal Sit Alanı “ olarak belirlenmesine karar verilmiştir. Antalya ili, Muratpaşa ilçesi sınırları içerisinde bulunan Muratpaşa-Konyaaltı Falezleri Doğal Sit Alanının koruma statüsünün yeniden değerlendirilmesi sonucunda alanın “Kesin Korunacak Hassas Alan” olarak tescil ve ilan edilmesine, 8.06.2020 tarihli 2629 Sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 109’uncu maddesi gereğince karar verilmiştir.

Kesin Korunacak Hassas Alanlar: Kaynak değerlerinin korunması için; alan kullanımı ve alana tüm etkilerin sınırlandırıldığı, gerektiğinde insanların bölgeye girişlerinin engellendiği, bilimsel araştırmalar, eğitim ya da çevresel izleme amacıyla özel önlemler alınarak korunacak kara, su, deniz alanları olup, Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilerek yapı yasağı getirilen mutlak korunması gereken alanlardır. Flora, fauna ve bunlara ait habitatlar ile topografya ve siluet etkisini bozabilecek hiçbir eylemde bulunulmayacağı açık olarak ifade edilmiştir.

Söz konusu falezlerin ışıklandırılması projesi bu alanlarda bulunan flora, fauna ve bunlara ait habitatlar ile siluet etkisini bozabilecek unsurlar içermektedir. Aynı zamanda Falezlerin “hassas korunması” ve gerektiğinde insanların bölgeye girişlerinin engellenmesi gereken bir alan olması gerektiği belirtilirken aydınlatma projesiyle daha çok insan yoğunluğunu çekerek bölgedeki flora ve faunanın yaşam alanlarına ve ortamlarına zarar verme riski taşımaktadır. Aydınlatma ekipmanlarının falezlere uygulanması esnasında betonlaşmaya ve çevresel bir riski de beraberinde getirecektir. Planlama ve tasarım kriterleri bakımından aydınlatılacak alanlar falezlerin üstü değil, insan yoğunluğunun olduğu ve güvenli alanlar oluşturulması gereken park alanları ve yaya alanları olması gerekmektedir.

Planlamanın en önemli unsurlarından biri “Planlamaya katılım” ilkesi oluşturmaktadır. Söz konusu aydınlatma projesi kentin en önemli ve hassas alanında, kentin kimlik öğesi olan falezler üzerinde ve kent merkezi olarak ifade edebileceğimiz bir bölgede başlanılması düşünülmektedir. Böylesine göz önünde bir alan için oluşturulacak projelerin mutlaka ihalesi yapılmadan önce bu konuda uzman sivil toplum kuruluşlarına, meslek odalarına ve bilim insanlarına danışılması ve ortak bir akılla bu projelerin hayata geçirilmesi projelerin başarısı açısından büyük önem taşımaktadır. Geçmiş deneyimler göstermiştir ki kent dinamikleriyle birlikte ortak akılla hareket edilmeden yapılan yapay müdahaleler kentli tarafından aidiyet duygusunun gelişmemesine ve projelerin sürdürülebilirliğinin sağlanmamasına neden olmaktadır.

Günümüzde dünya gündeminde en çok tartışılan konuların başında “iklim değişikliğine” ilişkin sorunlar gelmektedir. Bireyler ve yerel yönetimler; iklim değişikliği konusunda daha duyarlı olmaya ve kent yöneticileri iklime duyarlı planlama çalışmaları yapmak zorundadır. Özellikle, kentsel alanda planlama ve tasarım aşamasında enerjiyi etkin kullanan, ekolojik denge ve çeşitliliğini sağlamış, düşük karbonlu kalkınma prensiplerini uygulayan kentsel mekanları oluşturma çabası içinde olunmalıdır.

SONUÇ:

Falezler gerek fiziksel oluşumları ile gerekse doğal dokusu ile kentin en önemli kimlik öğesini oluşturmaktadır. Planlamada mutlak korunması gereken bir alandır. Kentin daha acil çözülmesi gereken konuları dururken bu ışıklandırmanın doğal dengeye, ekosisteme, kente ve kentliye ne gibi bir “faydası” olacağının sorgulanması gerekmektedir.

Eğer kentin kimliğine katkı sağlamak ya da falezlerin biraz eli yüzü düzeltilmek isteniyorsa, falezler üzerinde, doğaya zarar veren her türlü yapılaşmaların önüne geçilerek korunması sağlanmalıdır. Falezlerin ışıklandırılması konusunda katılımcı anlayıştan uzak, kent dinamikleriyle tartışmadan, ilgili bilim kurullarının görüşleri alınmadan proje kesinlikle uygulanmamalıdır.

 

You May Also Like

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun…

KÖYÜM BİSİKLETE BİNİYOR

RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ’NİN 109. YILINI KUTLUYOR, ŞEHİTLERİMİZİ SAYGI VE MİNNETLE ANIYORUZ.