Eğitim Çalışma Grubu’ndan öğretmenlerle ilgili çarpıcı rapor
“Öğretmenlerin Temel Sorunları” konulu bir rapor hazırlayan Antalya Kent Konseyi Eğitim Çalışma Grubu, 21 maddelik çözüm önerisini Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderdi.
Antalya Kent Konseyi Eğitim Çalışma Grubu, “Öğretmenlerin Temel Sorunları” üzerine çarpıcı bir rapor hazırladı. 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında öğretmenlerin yaşadığı sorunları art arda düzenlenen toplantılarda ele alan Eğitim Çalışma Grubu, sorunlara ilişkin 21 maddelik çözüm önerisi sundu. Hazırlanan rapor, Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) gönderildi.
KONUMLARI VE SORUNLARI NELER?
Ülkelerin en temel gelişim ve refah kaynağının yetiştirdiği insan gücü niteliği ve donanımı olduğunun kaydedildiği raporda, şöyle denildi: “Bu insan gücü de o ülkenin eğitim-öğretimi ile sağlanır. Eğitim-öğretimi gerçekleştiren, ülkenin yetişmiş, çağdaş donanımlı bireylerinin oluşumunu sağlayan öğretmenlerimizin, eğitim-öğretimdeki konumları nedir, karşılaştığı sorunlar nelerdir? Değerlendirmelerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.”
ÖĞRETMENLERİN YAŞADIĞI KAYIP
Raporda çarpıcı karşılaştırmalar yer aldı. 2012 yılında, 9’uncu derece 1’inci kademedeki bir öğretmenin 1.769 TL’lik maaşıyla 977 ABD doları veya 10 çeyrek altın aldığının belirtildiği raporda, aynı konumdaki bir öğretmenin 24 Kasım 2021 günü saat 10.00 itibariyle 383 ABD doları veya 4 çeyrek altın alabildiği belirtilerek, öğretmenlerin yaşadığı kayba işaret edildi.
‘KÖY OKULLARI YENİDEN AÇILMALI’
Öğretmen açığına da işaret edilen çalışmada, “uzman öğretmenlik”, “başöğretmenlik” uygulamasının kaldırılması gerektiği vurgulandı. MEB’in bütçesinin arttırılması gerektiği kaydedilirken, okullara da ihtiyacı kadar ödenek ayrılmasının önemli olduğuna dikkat çekildi. Raporda, taşımalı eğitime son verilmesi ve köy okullarının yeniden açılmasının da yararlı olacağı belirtildi.
21 MADDELİK ÇÖZÜM ÖNERİSİ
- Eğitim-öğretimin en temel sorunlarının başında öğretmen yetersizliği, “öğretmen açığı” gelmektedir. Kadrolu öğretmen başına düşen öğrenci sayısının kimi yerlerde ortalamanın üzerinde olması, sorunu ağırlaştırmaktadır.
- “Öğretmen açığı” sorunundan kaynaklanan, eğitim-öğretimin diğer en temel sorunu “sözleşmeli” ve “ücretli” öğretmen çalıştırılmasıdır. Günübirlik bir iş olmayan, ülkenin geleceğini belirleyen “öğretmenlik” gibi bir meslek dalında, “geçici” konumda “güvencesiz” ve “aidiyet duygusu” olmayan, kadrosuz “bir çalışan” istihdam edilmesi, öğretmenlik mesleği ile bağdaşmamaktadır. Bu uygulama eğitimin niteliği ve içeriği ile terstir. Bu tutum, bir anlayıştan öte, ülkenin insan gücü yetiştirmesinin önemini azaltmak anlamına gelmektedir. Ülkenin geleceği açısından kabul edilemez vahim bir durumdur.
- “Öğretmen açığı”nın “sözleşmeli” ve “ücretli” öğretmenler ile kapatılmaya çalışılması, eğitim-öğretimin önemi açısından, hiçbir gerekçeyle açıklanamaz. Bir yanda öğretmen açığı, diğer yanda atanamamış, bekleyen öğretmen adayı kitle vardır. Karar mercileri elbette konunun önemini bilmektedirler ve bir an önce sonunu çözmelidirler. İvedilikle, eğitim-öğretimin gerektirdiği norm kadrolar açığı kapatılmalıdır.
- Öğretmen ve yönetici atamaları politik tercihlerle değil, tümüyle nesnel ölçütlerle yapılmalıdır. Eğitimciler nitelikli ve görevin gerektirdiği liyakata sahip olmalıdır.
- Öğretmen atamalarında puanlamalardaki eşitsizlik başka bir sorun olarak yer almaktadır.
- MEB bütçesi arttırılmalı, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.
- Öğretmenliğin mesleki ve öğretmenlerin özlük hakları, öğretmenliğe yaraşır düzeye yükseltilmelidir. Çağdaş bir anlayışla, bilimsel nitelikte “Öğretmenlik Yasası” çıkarılmalıdır.
- Milli Eğitim Kanunu 43’üncü maddesinde “Öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir” denilmektedir. 2005 yılında yapılan bir düzenleme ile kadrolu öğretmenlerin içinden ayrıca “uzman öğretmenlik” / “başöğretmenlik” olarak bir ayrım daha uygulanmaktadır. Bu ayrımlar öğretmenler arasında yapay bölünmelere yol açmaktadır. Öğretmenliğin uzmanlık mesleği olduğu bilinciyle, “uzman öğretmenlik” / “başöğretmenlik” uygulaması kaldırılmalı, bu kadrolar için ödenen ücretler, kıdeme bağlı olarak tüm öğretmenlere ödenmelidir.
- Maaş karşılığı girilen ders saatlerinin, öğretmenler arasındaki farklılığı, ücret adaletsizliğini arttırmaktadır.
- Öğretmen maaşlarının enflasyon karşısında erimesi, gelirlerinin satın alma gücünün gerilemesi, öğretmenlerin ekonomik sorunlarla boğuşmalarına neden olmaktadır. Yaşanan ekonomik sıkıntılar öğretmenlerimizin çalışma koşullarını olumsuz etkilemektedir. 2012 yılında, 1.769 TL aylık alan 9. derece 1. kademedeki bir öğretmen, aylık maaşı ile 977 ABD doları (1 $=1,81 TL) veya 10 çeyrek altın alabiliyordu. Aynı konumdaki öğretmen 24 Kasım 2021 günü saat 10.00 itibariyle 383 ABD doları (1 $=12,96 TL) veya 4 çeyrek altın alabilmektedir. Bu ölçütler, gelir ve satın alma gücü kaybını göstermektedir. (Bekâr öğretmen esas alınmış, aile yardımı, toplu sözleşme primi vb. ek ödemeler dâhil edilmemiştir).
- Okullarda geçici / vekâleten atamaların politik nedenlerle yapılması, öğretmen motivasyonunu azaltmaktadır.
- Eğitimde esnek / güvencesiz / angarya çalıştırma uygulamalarının arttığı, görevdeki öğretmenler tarafında sıkça dile getirilen önemli bir konudur.
- Okullarda ikili öğretimin sabah çok erken başlayıp akşam geç saatlerde bitmesi öğrencileri olduğu kadar öğretmenleri de olumsuz etkilemekte, motivasyonlarını düşürmektedir.
- Okulda, en küçük durumda bile velilerin ve öğrencilerin öğretmenleri MEB’e “şikâyet” etmeleri / bu kanalın sürekli kullanılabiliyor olması, hem eğitim etiği açısından yerinde değildir, hem de öğretmen “vericiliği ve meslek sorumluluğu” açısından doğru değildir. Dersin olağan sorumluluğunu yerine getirmek bile şikayet konusu olması, öğretmenler üzerinde huzursuzluk ve olumsuz baskı yapmaktadır.
- Okulların ve sınıfların fiziki yapılarının yetersizliği, öğrenci ve velileri olduğu kadar öğretmenleri de olumsuz etkilemektedir.
- Kırsal mahallelerde (köy) okulların kapatılarak taşımalı eğitime geçilmesi, buralarda sürekli yaşayan öğretmenlerin olmaması, kırsal kalkınmanın gelişimini kösteklemiştir. Çünkü kırsal bölgelerde öğretmen, yalnızca öğrencilere eğitim-öğretim veren değildir. Öğretmen aynı zamanda köylülerle yaşamı paylaşan ve özelde o yörenin genelde dünyanın gelişimini konuşan, bilimsel bilgiyle aydınlatma misyonuna sahip olan kişidir. Bu olanak öğretmenlerin ve köylülerin elinden alınmıştır. Eğitimin ışığı olan öğretmenler, köylülerden uzaklaştırılmıştır. Taşımalı eğitime son verilmeli, köy okulları yeniden açılmalıdır.
- Dünyanın her yerinde eğitimciler / öğretmenler, hukuk düzeni içinde, temel olarak öğrencilerine ve yurttaşlarına sorumludurlar.
- Öğretmenlerin mesleki saygınlığını zedeleyecek tutum ve davranışlardan kaçınılmalı, mesleğin toplumsal itibarı en üst düzeye çıkarılmalıdır.
- Eğitim-öğretimde, politik nitelikli ve laik düşünceyle bağdaşmayan kimi kuruluşların okullarda yer bulması, geleceğin çağdaş Türkiye’si önünde engeldir. Bu durum ayrıca öğrenci / öğretmen / veli paydaşlarını rahatsız etmektedir.
- Eğitim her zaman çağın gereklerine uymalı, öğretmenin çağdaş bilimsel / teknolojik / kültürel gelişimi mutlaka sağlanmalıdır. Laik, demokratik, insan haklarına dayalı eşitlik ve özgürlük temelli kültürel etkinliklerin (tiyatro, sinema, vb.) yanı sıra internet ve teknolojinin kullanımı (çizim, photoshop, sosyal medya programları) uygulamalı olarak öğretmen ve öğrencilere sunulmalıdır. Öğretmen ve öğrencilerin internete erişimi ucuz ve kolay olmalıdır.
- Öğretmen yetiştirme politikası, çağın ve teknolojinin gelişimine paralel, uzak görüşlü bir perspektifle yenilenmelidir.
Raporun tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.